İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 24 / Kasım-Aralık 2012

Sempozyum ‘12
Sempozyum Mesajı

Udo MICHALLIK
Eyalet Eğitim Bakanları Daimi Konferansı Genel Sekreteri






    Henüz geçen yıl bu sempozyum katılımcılarını selamlama fırsatı bulabilmiştim ve şimdi de sizlere seslenebildiğim için memnuniyet duyuyorum. Çünkü sizlerle diyalogta olmak benim açımdan çok önemli.
    Eğitim yoluyla entegrasyon alanı, Eyalet Eğitim Bakanları Konferası’nın çalışmalarına sıkıca bağlanmıştır. Bu yılın Mart ayında Eyalet Eğitim Bakanları Konferası üyeleri Başbakan Angela Merkel ile konuyla ilgili bir görüşme gerçekleştirdi. Federal devlet ve eyaletler, eğitim, göç, entegrasyon ve fırsat eşitliğinin öneminin politik gündemde büyük bir önceliğe sahip olduğu konusunda hemfikirler. Amaç, göç kökenli ve göç kökenli olmayan insanların eğitim biyografilerini mümkün olan en kısa zaman diliminde birbirine yaklaştırmaya devam etmektir. Burada yoğun çaba göstermek gerekiyor.
    İlk başarılar ise artık belirginleşiyor:
        – Aralarında ortalamanın üzerinde bir oranda göç kökenli çocukların da bulunduğu risk taşıyan öğrenci sayısı, PISA araştırmaları sürecinde son yıllarda geriledi.
        – Herhangi bir mezuniyet edinemeden okulu terk eden ya da düşük mezuniyetlere sahip öğrencilerin oranı düştü.
        – Göç kökenli çocuklar da dahil, lise mezunu öğrencilerin payı arttı.
        – Göç kökenli çocuklar özellikle okuma yeterliklerini başarıyla geliştirdi ve bu sayede göç kökenli olmayan çocuklarla aralarındaki farkı gözle görülür biçimde azalttı.
    Bu bağlamda 1 Nisan 2012’de yürürlüğe giren ve yabancı mesleki vasıfların kabul edilmesini öngören yasa da yol göstericidir. Bu, göçmenler için ilk defa yurtdışında edinilen niteliklerin bireysel değerlendirmeye tabi tutulması açısından yasal bir hak sağlıyor ve artık, henüz kendi ülkelerinde bulundukları sırada, bu niteliklerin kabulünü sağlama olanağını sağlıyor. Federal devlet ve eyaletlerin hedefi, başvuru sahiplerinin tüm mesleki potansiyellerini Alman iş piyasasına aktarabilmeleridir. Eyalet Eğitim Bakanları Konferası, vasıfların kabulünü öngören gerekli yasaların eyaletlerde süratle onaylanabilmesi için, eyaletlerdeki farklı bölümlerle işbirliği içerisinde ve kısa sürede örnek bir yasa taslağı hazırladı. Böylece vasıfların kabulü, yasal açıdan güvenceye alınmış ve merkezi bir yönteme dayanarak başlayabilir.
    Şu an ülkemizde yaklaşık 15 milyon göçmen yaşamaktadır, nüfusun beşte biri göç kökenine sahiptir. Bu rakamlar eğitim alanında biraz farklı: Burada genel ya da meslek eğitimi okullarına devam eden her dört öğrenciden biri göç kökenlidir. Ve bu bağlamda, üç yaş altındaki çocuklar arasında göç kökenlilerin oranı –ki bu oran giderek artmaktadır– 2010’da yaklaşık üçte bir civarında olmuştur. Bu gelişme, özellikle dikkatlerimizi yöneltmemiz gereken, genel olarak toplumumuzu ve özel olarak da eğitim kurumlarımızı yükümlü kılan bir dizi yeni görevle karşı karşıya bırakıyor.
    Biz göçü yalnızca bir sorun olarak kavrama gibi bir hataya düşmemeliyiz, tersine onu bir potansiyel ve bir zenginlik olarak görmeliyiz. Bu nedenle göçmenlerin eğitsel durumlarının iyileştirilmesi Eyalet Eğitim Bakanları Konferası’nın özel bir ilgi alanıdır. İyi bir temel eğitim ve Almancaya yeterli düzeyde hakim olmak, bu bağlamda okulda, meslekte ve toplumda başarının yapı taşıdır. Yalnızca demografik dönüşüm tüm gençlerin potansiyellerini desteklemeyi ve yeteneklerin açınması için sorumluluk üstlenmeyi buyurmaz, aynı zamanda birçok ülkeden gelerek Almanya’da yaşayan ve çalışan insanlar olduğu gerçeği de bunu telkin eder. Tüm insanların eşit şekilde desteklenmesi ve onlara beklentiler yöneltilmesi eğitim politikalarında önemli bir değerdir.
    Eyaletler çocuk yuvalarından başlayarak, ilköğrenim ve ardından ortaokul, lise ve meslek okullarında göç kökenli çocuk ve gençlerin belirlenen amaçlara uygun olarak desteklenmesi için yıllardan beri yoğun çaba sarf ediyor. Tüm gün okul uygulamasının büyük ölçüde yaygınlaştırılması, anadili dersinde olanaklar, okul ve okul öncesi dil desteğinin arttırılması ve ebeveynlerle ortak çalışmaların desteklenmesi buna dahildir.
    Ancak daha yapılması gereken çok şey var: Çok az sayıda göç kökenli genç lise mezuniyeti elde ediyor, meslek eğitimi görüyor (duales Ausbildungssystem) ya da üniversitede okuyor. Okul mezuniyetine ve meslek eğitimine sahip olmayan göç kökenli gençlerin oranı hala çok yüksek.
    Eyalet Eğitim Bakanları Konferansı 2007’de bu yana düzenli olarak göç kökenli insanların kurduğu örgütlerle görüşüyor. Çocuk ve gençlerin eğitim çabalarının desteklenmesine ilişkin sorumluluk üstlenildiğini içeren ortak bir bildiri kabul edildi. Burada esas olarak ebeveynleri Alman eğitim ve çıraklık eğitimi sistemine daha çok katmak ve bu sistemin anlaşılmasını sağlamak söz konusudur. Göçmen organizasyonları örnek bir biçimde farklı kültürel özkavrayışlar arasında köprü işlevini üstleniyor.
    İyi bir Almanca bilgisi yalnızca çocuk ve gençler için değil, ebeveynleri için de büyük bir öneme sahip. Bu nedenle Eyalet Eğitim Bakanları Konferası göç kökenli ebeveynlerin dil öğrenim olanaklarının arttırılması için çalışıyor. Biz daha iyi bir entegrasyon adı altında veli kursları oluşturulmasını, ebeveynlerin okul yaşantısına daha etkin katılımını da göz önünde bulundurarak, destekliyoruz.
    Almancalarında eksikleri olduğu görülen tüm çocuklara, derse ve eğitime eşit düzeyde katılmalarını sağlamak için destek veriliyor. Bu tüm öğretmenlerin görevidir. Dili destekleyen tüm girişimler, gerektiğinde tüm okul türlerinde, sınıflarda ve de her branşta sunulmalıdır. Aynı zamanda tüm öğretmenlere, derslerde dilsel destek sunma yükümlülüklerini yerine getirebimeleri için gerekli meslekiçi eğitim hizmetlerinden yararlanabilmelerini sağlamak bir önkoşuldur.
    Almanca ediniminin yanı sıra çocuk ve gençlerin anadillerinin önemi de ana konulardan bir tanesidir. Anadili de günlük okul yaşantısında sabit bir yer edinmelidir. Anadili çocukların ilkdilidir. Çocuklar bu dilde düşünmeye, tasarılar üretmeye, arzularını, görüşlerini, itirazlarını vs. ifade etmeye başlarlar. O, çocuk kimliğinin bir parçasıdır ve gelişimlerinin devamı için bir temel oluşturur. Anadilini kabul etmek ve desteklemek, aynı zamanda kişiliğin bir parçasına da saygı göstermek ve değer vermektir. Bu nedenle anadilinin kullanılması ve ğrenilmesini sürdürmek, başarısız olmuş bir entegrasyonun belirtisi olarak ele alınmamalıdır. Böyle bir anlayış, iki ve çokdilliliğin arkasında yatan başarımı yanlış değerlendirir ve anadilinin bir çocuğun kimliği ve eğitimi için önemini gözden kaçırır. Çok sayıda yayın iyi anadili bilgisinin göç kökenli çocuk ve gençlerin okula ilişkin ve eğitim dili yeteneklerini olumlu etkileyebildiğine işaret ediyor. DESI Araştırması sonuçları iki ve çokdilli büyüyen gençlerin dilsel yeterliklerinin İngilizce öğrenimi açısından olumlu ektide bulunabileceğini gösteriyor.
    Bu nedenle eyaletler farklı biçimlerde –çokdilliliğin desteklenmesi anlamında– göçmen dillerinin okul kapsamında daha çok dikkate alınması için çaba gösteriyor. Bu, gerek anadili dersi aracılığıyla ya da okulların kültürlerarası açılımı yoluyla farklı biçimlerde ve farklı projelerle gerçekleştiriliyor.
    Eyaletler göç kökenli öğretmen oranının arttırılması hedefine ulaşmasından da kendilerini sorumlu görüyor. Okullarımızda çok daha fazla göç kökenli öğretmen olmasını istiyoruz ve buna gereksinim duyuyoruz! Birçok eyalette, lise mezunlarının ilgisini öğretmenlik öğrenimine kazanma umudunu da taşıyan, göç kökenli öğretmen ağları bulunuyor.
    Bu konuda da Eyalet Eğitim Bakanları Konferası göçmen kuruluşlarıyla deneyim alışverişinde bulunuyor ve bu kuruluşların etkin olarak destek sunmalarını ümit ediyor.
    Bizim açımızdan eğitim, çıraklık eğitimi ve gelişimin devamı konularında eşit katılımın sağlanması yönünde kısa vadeli başarılar beklenemez, tersine uzun vadeli ve kesintisiz girişimler gerekmektedir.
    Göç kökenli çocuk ve gençlerin eğitim durumlarını belirleyici ölçüde iyileştirmek için, herşeyden önce eğitim alanında daha fazla yatırım yapılmasına gereksinmemiz var. Göç kökenli öğretmen, sosyal danışman ve bakıcı oranının arttırılması olmaksızın ve eğitim süreçlerine eşlik eden entegrasyon ve destek olanaklarının ve aynı zamanda varolan girişimlerin uygun bir değerlendirmesi olmadan, bize yöneltilen talepleri yerine getiremeyiz. Burada tüm taraflar açısından entegrasyonla bağlantılı sorunların yalnızca eğitim sistemiyle değil, ancak tüm toplum tarafından aşılabileceği bilinmelidir.
    Bu anlamda sempozyumun tüm katılımcılarına ilgi uyandıran sunumlar ve verimli tartışmalar diliyorum. Bilgi aktarımı ve yaygınlaştırılmasındaki işlevinizi, sonuçların “ilgili en geniş kesimlere” ulaştırılması için kullanınız.
    İlginiz için teşekkür ederim.