Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)


  • ÖNCEKİ YAZI
  • SONRAKİ YAZI
  • 42. Sayı / Temmuz-Aralık 2016



    Die Gaste 42. Sayı / Temmuz-Aralık  2016

     
     

    Die Gaste

    İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE

    ISSN: 2194-2668

    DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN
    İNİSİYATİF

    Yayın Sorumlusu (ViSdP):
    Engin Kunter


    diegaste@yahoo.com

    Üç Yılda
    Beş Kültürel Etkinlik




    Dr. İlksen KOÇAK


        Giriş
         
        Almanya'da yaşamaktayız. Türkçe ve Almanca iki dilli oğlumuz, İngilizce ve Almanca dillerinde eğitim veren uluslararası bir okula devam etmektedir. Türkçe dili evde desteklenmektedir. Oğlumun başta anne (Türk) ve baba (Alman) kültürleri olmak üzere, dünya kültürleri hakkındaki bilgi ve deneyimlerini devamlı desteklemekteyiz. Bu konuda, okulunda hafta içinde yarım saat süresince yapılan "Kültür Alışverişi" (Sharing our Cultures; Austausch von Kulturen) ve yılda bir kez 4-5 saat süresince yapılan "Uluslararası Gün" (International Day; Internationaler Tag) etkinlikleri de yardımcı olmaktadır.
        Bu yazının konusu okulda yapmış olduğumuz kültürel etkinliklerdir. Birçok aile gibi başlangıçtan itibaren etkinliklere biz de katıldık. Sunumlarımızı her yıl daha da geliştirerek üç yılda beş etkinlik yaptık. Üçüncü yılda hazırladığımız posterler okulda sergilendi. Ayrıca oğlumun sanat çalışmalarından biri okul projesinde değerlendirildi. Bütün bunların sonucunda, kültürel konulara ilgisi giderek arttı ve iyi bir bilgi birikimi oldu.
         
        Birinci ve İkinci Sınıftaki Etkinlikler
         
        İlk iki yılda, kültür alışverişi etkinliğindeki en önemli aktivite, öğrencilerin anadillerinde kitap okunmasıydı. Diğer öğrencilerin okunanları anlamaları için metnin -varsa- İngilizce veya Almancası da okunuyordu. Bu aktivitelerin amacı, anadillerin önemli olduğunu ve ortamda kabullenildiğini hissettirmekti. Ayrıca sınıfta dünya dillerinin çeşitliliği ile ilgili farkındalık oluşturmaktı.
        Okulun eğitim dillerinden "Almanca", oğlumun doğuştan kazandığı dillerinden biri olduğundan, okul dili olmayan Türkçeyi desteklemek açısından bu etkinliği fırsat olarak gördük. Birinci sınıfta, Nasrettin Hoca'nın bir fıkrasını, hikâyede geçen olay örüntüsüne uygun hazırladığımız kartların eşliğinde Türkçe ve İngilizce olarak sunduk. İngilizcede sözlü ifade yeteneğime güvenmediğimden, hikâyeyi ilgili dile hâkim sınıftan sorumlu ebeveyn arkadaşımız okudu. Ayrıca, hikâyedeki olayları esas alarak matematik dersinde geçen grafik konusuyla ilişkili olarak hazırladığımız etkinliği de yaptırdı.
        İkinci sınıfta, oğlumun kültür alışverişi etkinliğini tek başına sunmasına karar verdik. Sunum için Türkiye'nin coğrafi özelliklerine değindikten sonra, Karagöz ve Hacivat'tan kısa bir oyun izletmeyi planladık. Aktivite olarak matematikteki örüntü ve şekiller konusunu destekleyecek biçimde, mavi ve beyaz renkli kartonlardan hazırladığımız dairelerle öğrencilerin nazar boncukları oluşturmalarına karar verdik. Sunumun sonunda yiyecek ikramında bulunup, nazar boncuklu iğneler ve balonlar hediye etmeyi düşündük. O yıl ortama bir Türk ailesinin katılması ile aktivitenin sunumunu önceden planladığımız şekliyle yeni arkadaşımız yaptı. Türkiye'nin coğrafi konumunu bilgisayarda hazırladığı görseller yardımıyla İngilizce dilinde sunan arkadaşımız, yiyecek ikramlarını da hazırlamıştı.
        Sunum bittikten sonra, yardımcı öğretmen elinde bir kâğıt destesiyle dışarıda beklediğimiz yere geldi. Kâğıtlarda öğrencilerin çizip boyadıkları nazar boncuğu resimleri vardı. Kendi anadillerinde ve bazen de Türkçe olarak teşekkür ifadelerine yer vermişlerdi. Doğrusu bunlar şimdiye kadar aldığım en anlamlı kartlardandı. Ancak içlerinde oğluma ait kart yoktu. Sunumda sınıfta değildi. Önceden etkinliği sunacağı düşüncesiyle yoğun bir mesai harcadığımızdan konuya hâkimdi. Bu nedenle kendini çok daha heyecanlandıran başka bir aktiviteye katılmayı tercih etmişti.
        "Türk Masası" olarak, Uluslararası Gün etkinliğine ilk defa ikinci yılımızda katıldık. Ortama yeni bir arkadaşın katılmasıyla, etkinliğe hazırlık ve aktiviteler sırasında işbölümü yükünün altından kalkacak gücü bulmuştuk. Etkinliğin planlanmasında birbirinden düğümlerle ayrılan nazar boncuklu bilekliğimi merkeze aldık. Bileklik yapılması için gereken malzemeler sağlandı. Katılımcılar etkinlik günü nazar boncuğundan bileklik, kolye, hatta halhal yaptılar. Masada kıyafet, takı gibi eşyalar da sergilendi. Bazıları kıyafetleri denedi ve fotoğraflar çekildi. Yeni arkadaşımız tarafından hazırlanan yiyecekler ise, diğer kültürlere ait olanlarla birlikte sunuldu.
         
        Üçüncü Sınıftaki Etkinlikler
         
        Üçüncü yılda sınıfında Türk kültürünü temsil eden tek öğrenci oğlumdu. Beraber planladığımız kültür alışverişi etkinliğinin temelini on beş küçük poster oluşturuyordu. Konular öğrencilerin yaş aralığına uygun olarak çeşitliydi. Bunlar, Türkiye'nin konumu, geçmişten günümüze Türk devletleri, tarihimiz ve dilimiz, Türk sanatlarından çini ve ebru, yiyecek ve içeceklerimiz, Van kedisi ve Kangal köpeği, nazar boncuğu, Nasrettin Hoca, Karagöz ve Hacivat'tı. Sunumumuzda hedef kitlemizin dikkatini çekeceğini düşündüğümüzden, Türkiye'yi tanıtım afişlerinden esinlenerek Nike (Zafer tanrıçası) ve Noel'e de yer verdik. Etkinlik dili olarak, okuldaki eğitim dilerinden ikimizin ortaklaşa çalışabileceği İngilizceyi seçtik. Sunumu her postere uygun hazırladığımız açıklama kartlarının yardımıyla oğlum yaptı. Benim sunumdaki görevim, Nasrettin Hoca'dan bir hikâyenin Türkçesini okumaktı.
        Etkinlikte, oğlum arkadaşlarına kolonya ikram edip misafir ağırlama kültürümüze değinmek istedi. Tabii kolonyanın orijinalinin "Köln Wasser" olduğunu belirtmeyi atlamadık. Öğretmen bu tür sıvıların başka kültürde olup olmadığı ile ilgili sınıfta tartışma başlattı. Sonuçta, diğer kültürlerden insanların da değişik sebeplerle bir araya geldiklerinde başka özel sıvıları kullandıklarını anladık.
        Sunum bittiğinde yiyecek ikramında bulunup, öğrencilere nazar boncuklu bileklik, iğneler ve balonlar hediye ettik. Öğretmen, sınıfta bu tür etkinliğin ilk defa öğrenci tarafından sunulduğunu belirterek oğlumu tebrik etti. Posterleri açıklama kartları ile birlikte sergileme teklifinde bulundu. Bir başka teklifi ise, kutlamalar yaklaştığından sınıfta Noel ile ilgili bir sunum yapmamızdı. Hazırladığımız posterde, gerçek adı Saint Nicholas olan Noel, Antalya'nın Demre (Kaş) ilçesinde yaşamış iyi kalpli, yardımsever bir din adamı olarak geçmekteydi. Ebeveynlerden bazıları bu çerçevede yapacağımız anlatımın kutlama günü çocuklarının yaşadığı heyecana hitap etmeyebileceğini belirttiler. Saygı duyulması gereken bir durumdu. Öğretmenle konuşarak, sunumu iptal ettik.
        Öğretmenin teklifi bunlarla sınırlı değildi. Sunumda ebru sanatını tanıtırken oğlumun yaptığı bir ebru çalışmasına da yer vermiştik. Öğretmen bu çalışmadaki desenin okulda yürütmekte olduğu bir projeye uygun olduğunu belirtti. Projede bu tür bir çalışma için bizden destek istedi. Ebru üzerine olan deneyimimiz, bu sanatı tanıyalım diye yaptığımız birkaç denemenin ötesinde bir yerde değildi. Örüntü konusu altında çemberlerden yararlanılarak jant tasarlanan; bilim, teknoloji, mühendislik, matematik ve fazladan sanat alanlarını kaplayan ve bu terimlerin İngilizce baş harflerinden oluşan bir "STE+AM" projesine ebru ile nasıl katkı sağlayabilirdik?
        Sınıfa bir ebru seti temin edildikten sonra, öğrencilerin bize ayrılan sürede çalışmaları bitireceği şekilde ebruyu projeyle uyumlu hale getirdik. Oğlumun yaptığı ebruda öğretmenin dikkatini çeken kitreli suya boya damlatılmasıyla oluşan iç içe çemberleri esas aldık. Çalışma sırasında öğrenciler değişik renk ve sayılarda oluşturdukları çemberlerin, dışarıdan merkeze çizdikleri çizgilerle parçalanıp renkli jant desenlerine benzer değişim geçirdiklerine tanık oldular. Belki bir gün bir tasarımcı çıkar ve jantları bu şekilde tasarlar. Kim bilir belki de bunu bu çocuklardan biri gerçekleştirir. Neden olmasın?
        Türkiye'yi tanıtan posterlerimizin sergilendiği günlerde ebru çalışmaları bitmişti. Sınıfta öğretmen gözetiminde çalışılan sivri, on iki uçlu üçgenlerden oluşan yıldız veya mandalayı andıran jant tasarımları, oğlum ve benimle çalışılan, çiçeğin taç yapraklarını andıran ebru desenleriyle yan yana panoda yer aldı. Posterlerimiz ve ebru çalışmaları okulda eğitmen gözetiminde çalışılmadığı halde sergilenmiş olmaları açısından önemliydiler.
        Ebru çalışmalarının ilgi çekmesi üzerine, Türk masası olarak uluslararası gündeki konumuzu ebru olarak belirledik. Arkadaşımız Türkiye'den malzemeleri temin etti. Biz de ebru hakkında posterleri ve değişik yaş gruplarının yapabileceği örnek çalışmaları tamamladık. Etkinlik günü hazırladığımız örnekler haricinde kendi özgün çalışmalarını üretenler de oldu. Çalışmaların kurutulmasında okuldaki kurutma tezgâhından yararlandık. İki ayrı tepside, üç saat süren etkinliğin sonunda doksana yakın ebru çalışması yapılmıştı ve biz sadece iki kişiydik!
         
        Gelecek Yıllara Yönelik Düşünceler
         
        Bir ülkenin tanıtım masasında, tanıtılan ülkeyle ilgili bir poster ve bazı broşürlerin bulunması yeterli olabilir. Ancak, etkili bir tanıtım için o masaya yönelen kişilerin ilgilerini çekmek, neşelendirmek, heyecanlandırmak veya şaşırtmak gerekir. Şimdiye kadarki planlamalarda bunlara dikkat etmeye çalıştık.
        Ya gelecek yıl? Her yıl farklı bir şeyler üretmeden veya geçmişte üretilen bir şeyi farklı olarak sunmadan, katılımcılar üzerinde iyi bir etki bırakılamayacağı kesin. Önümüzdeki kültür alışverişi etkinliğine bazı Türk efsanelerini, Anadolu mit ve kilimlerini de içeren yeni konular eklemek istiyoruz. Geçenlerde dünyanın yedi harikası ile ilgili bir belgesel izledikten sonra iki konu daha belirledik: Artemis Tapınağı ve Mauseleum (Mozole).
        Uluslararası gün için şimdiye kadar ağırlıklı olarak nazar boncuğu ve ebru üzerinde durduk. Bunlardan özellikle ebru katılımcılar üzerinde olağanüstü bir etki bıraktı. Gelecek yıllarda bunlar gibi etkili ve aynı zamanda kolay uygulanabilen aktivitelere ihtiyacımız var.
        Etkinlikler şimdiye kadar Türkiye ve Türk kültürü üzerineydi. Bu konularda iyi bir altyapı kazanan oğlumun, baba kültürüne ait konularda yeterli bilgi sahibi olması açısından, Almanya'da yaşamamız ve eğitim dillerinden birinin Almanca olması tam olarak yetmemektedir. Günlük hayatta kültürle ilgili gördüklerimiz buzdağının görünen yüzüdür; derinlere inmeden gerçek boyutunu anlamak olanaksızdır. Bu nedenle, okulunda Almanya'yı bizden daha iyi temsil edecek ailelerin sunumlarını önemsiyoruz. Bu konuda detaylı şekilde evde de bilgilenmekteyiz. Aynı durum diğer kültürler ile ilgili olduğundan, özellikle görsel medyadan yararlanarak, belirli bir tarihsel sırada bilgi dağarcığımızı zenginleştirmeye çalışıyoruz.
        Sonuç ve Değerlendirme
        Oğlumun devam etmekte olduğu okulda kültür alışverişi ve uluslararası gün gibi etkinliklerle ülkeler tanıtılmaktadır. Günümüzde sadece uluslararası okullarda değil tüm eğitim kurumlarında, içinde yaşanılan toplum dışındaki kültürlerden gelen öğrenci ve öğretmenler giderek artan oranda temsil edilmektedir. Bu yüzden bu tip etkinlikler tüm okullara hitap eder.
        Bu tür aktiviteler, çocuklarımızın başta kendi kültürleri olmak üzere başka kültürleri tanımalarını önemli ölçüde destekler. Çocuklar sunumlara hazırlık sırasında kültürlerini gerçek anlamda öğrenme ve anlama sürecinin kapılarını aralar. Biz ebeveynler ise, kültürümüzle ilgili birçok yeni konuyu öğrenir, değişik bağlantılar ve sonuçlar çıkarırız.
        Öğretmenler bu tür kültürel etkinlikte tanıtılan öğeleri sergileyebilir veya öğretim materyali haline dönüştürebilir. Bu, eğitim ve öğretimde değişik teknikleri kullanma ve çeşitliliğe yer verilmesi açısından önemlidir.
        Okullar bu tür etkinliklerle öğrencilerin birinci elden değişik ülkeler hakkında fikir sahibi olmalarını sağlar. Böylece, kültürler arasında köprü kurarak, kurum ve toplumsal uyumu sağlamada önemli rol üstlenir. Bilindiği üzere, uyum farklı olan her şeyi kendimize benzetme isteğinin ötesinde bir şeydir; tek yönlü değil, iki yönlüdür. Ancak bu şartlarda karşılıklı hoşgörüye, saygıya ve birbirimizi kabul etmeye ulaşırız. Nitekim oğlumun devam ettiği okulda yapılan bu tür etkinliklerle ortamda bilinmezlikler veya sırlar yerine bilinmişlik ve anlaşılmışlık hâsıl olmakta, bu da karşılıklı saygı, uyum ve güveni beslemektedir.