Die Gaste
İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
ISSN 2194-2668
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)


  • SONRAKİ YAZI
  • ÖNCEKİ YAZI
    5. Sayı / Ocak-Şubat 2009



    Die Gaste 5. Sayı / Ocak-Şubat 2009

     
     

    Die Gaste

    İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE

    ISSN 2194-2668

    DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN
    İNİSİYATİF

    Yayın Sorumlusu (ViSdP):
    Engin Kunter


    diegaste@yahoo.com

    Dilin Bittiği Yer


    Prof. Dr. Ünal ABALI
    [Giessen Üniversitesi]
    Uenal.Abali@erziehung.uni-giessen.de





        Gençlerimiz sık sık Alman medyasına konu oluyor. Alman basınının günlerce konu ettiği okullardan biri de Berlin’in Neukölln semtindeki Rütli Hauptschule ve bu okuldaki şiddet olaylarıydı.
        Bu okul, diğer Alman okullarından biraz farklı. Sabah saat 8.00’de ders başlar başlamaz, okulun kapısı kapanıyor. Sebebi güvenlik. Daha doğrusu okuldaki güvensizlik ortamı, kavga ve dövüş. Okuldaki öğrencilerin %80’inden fazlası göçmen kökenli. Türkler ve Araplar başı çekiyor. Öğrenciler için bu okulda birlikte yaşamanın dili kaba kuvvet olmuş.
        1972 yılından beri eğitim dünyasının içindeyim. Görev yaptığı okulun kapatılmasını isteyen öğretmenlerin olduğunu hiç duymamıştım. Fakat bu okulda duydum. Rütli Hauptschule’deki öğretmenler aldıkları bir kararla okullarının kapatılmasını istiyorlardı.
        Bu duruma nasıl gelindi? Madalyonun en az iki yüzü var. Birincisi Alman göçmen politikasıyla ilgili. Almanya göçmen ülkesi olduğunu kabul etmek için yaklaşık 40 yıl bekledi. Kendisini göçmen ülkesi olarak kabul etmediği için, göçmenlerle ilgili alınması gereken ciddi önlemler gecikti. Önlemler gecikince de, Rütli Hauptschule’deki gibi olmasa da, kimi okullarda küçük de olsa şiddet olayları ortaya çıkmaya başladı.
        Bu arada bazı okullar Alman eğitim sisteminin değişmesini beklemediler. Kendi başlarının çaresine baktılar. Bunlardan birisi de yine Neukölln semtindeki Kurt Löwenstein Okulu. Bu okul da bir Hauptschule. Okul göçmen öğrencileri göz önünde bulundurarak özel bir kurallar listesi hazırlamış. Bu okula girmek isteyen öğrenci ve velisi bu kuralları kabul etmek ve imzalamak zorunda. Kurallara göre derste yaramazlık yapan öğrenci hemen suçlanmıyor. Önce Trainingraum denilen odaya gönderiliyor. Bu odada öğrenci yaptığı yaramazlığı ve hatasını nasıl düzelteceğini yazılı olarak anlatmak zorunda. Önlemler silsilesi böyle devam ediyor ve kararlılıkla sürdürülüyor. Burada önemli olan nokta şu: Okul öğrenciyle konuşarak, onu düşünmeye yönelterek ve i k n a ederek kazanmaya çalışıyor. Bu çabasını da önlemler silsilesiyle kararlılıkla sürdürüyor.
        Madalyonun diğer yüzü ailelerimizle ve aile içine giren medyayla (internet, televizyon) ilgili. Bazı ailelerde ve görsel medyanın bir kısmında, problemleri çözme yöntemi olarak şiddet örnekleri uygulanıyor ve gösteriliyor. Rambolar kahraman olarak gösteriliyor. Fazla konuşmayı sevmeyen rambolar, yumruklarını konuşturuyorlar. Sözcüklerin bittiği yerde, karşılıklı konuşmanın devam etmediği yerde, iletişim (?) şiddet yoluyla sürdürülüyor. Yani sopalar konuşmaya başlıyor.
        1968 senesinin bir ilkbahar günüydü. İstanbul’daki Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nun Hazırlık Sınıfı’nda öğrenciydim. Osmanlı’dan kalma tarihi okul binasının orta katındaki bir etüt odasında ders çalışıyordum. Biraz sonra dışardan sesler gelmeye başladı. Üst sınıflardaki ağabeylerimiz okulun önünde tartışıyorlardı. Bir an geldi, son sözler söylendi. Dilin bittiği yerde şiddet başladı. Ve meşhur 1968 Gençlik Olayları böyle başladı.
        Aynı olgu Binbir Gece Masalları’nda var. Masalları anlatan Şehrazad’ın “Dilin Bittiği Yer” korkusuyla kadın düşmanı kocası hükümdar Şehriyar’ı nasıl oyaladığını görüyoruz. Her gece yeni bir kadınla evlenen ve evlendiği kadını sabaha doğru idam ettiren Şehriyar, dilin gücü sayesinde son hanımı Şehrazad’ı affeder. Böylece dil şiddeti önlemiş olur. Dil bitmediği için şiddet başlayamaz.
        Dönelim günümüze. Kurt Löwenstein Okulu’nda uygulanan konuşma ve ikna yöntemini, eğitim sorunu olan göçmen aileleri de uygulamalı. Gençlik çağındaki çocuğunuzla veya öğretmenlerle ilgili bir sorun çıkarsa, lütfen hemen çocuğunuzu veya öğretmeni suçlamayın. Ben senin haddini bildiririm, düşüncesiyle, ağzınızı açıp gözünüzü yummayın. Çocuğunuzla veya öğretmenle s a k i n fakat k a r a r l ı bir şekilde konuşun. Onları uzun vadeli ancak bu şekilde etkileyebilirsiniz. Atalarımızın sözünü hatırlayın: Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Öğretmeni veya çocuğunuzu ikna ederek, onu kazanmaya çalışın. Çocuğumuz gerçekten problemli bir genç olabilir. Her okulda da anlayışsız bir öğretmen olabilir. Biz yine sabırlı ve kararlı olmak zorundayız.
        Çünkü biz anneyiz, biz babayız. Rambo değiliz.
        Uzun sözün kısası:
        Dili seversen, barış için kucaklarsın,
        Şiddeti översen, savaş için bıçaklarsın.